Dünyayı etkisi altına alan Corona virüsü, gelecekte ülkeleri, insanları ve meslekleri nasıl konumlandıracak? İşte bu içerikle Piri Reis Üniversitesi öğretim görevlisi Melike Esra Karayel ile ‘Aklınızı ve kalbinizi ‘bir’ edin’ sloganıyla başlayan sohbetimizi bir nefeste okuyacaksınız….
Protokol Dergisi okuyucularının sizi yakından tanıması için Melike Esra Karayel, kimdir; Özetleyebilir misiniz?
Yaşam amacım; farkındalıkla hayatı yaşayan bireyler yetiştirmek. Yüksek verimlilik ve karlılıkla büyüyen şirketlerin ülkemizde sayısının artmasına hizmet etmek. Bu amaç doğrultusunda İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji bölümünü bitirdikten sonra İktisat Fakültesi Para-Banka bölümünde yüksel lisans yaptım. Eğitim yolculuğum ise kariyerim boyunca devam etti. Bankacılık, borsa, portföy yönetimi, bilinçaltı, koçluk, meditasyon, akıl ve zeka antrenörlüğü, iletişim gibi pek çok temel alanda özel programlara dahil oldum. Posta gazetesinde 16 yıl ekonomi köşe yazarlığı yanı sıra eklerde koçluk ile ilgili özel yazılar hazırladım. Bugüne gelindiğinde deneyimlerimi, bilgimi ve sevgimi kattığım eğitimlerimi kurucusu olduğum Deniz Kızı Akademi şirketinde gerçekleştiriyorum. Kronik Elektronik firmasına İnsan Kaynakları ve Eğitim alanında danışmanlık yapıyorum. Piri Reis Üniversitesi’nde Kültürler arası yönetim ve Kültürlerarası iş iletişimi derslerini veriyorum. Ayrıca kurumlara olumlu düşünme sanatı ve sürdürülebilir enerji ve çocuklarımızı da bilişsel sporcu olarak yetiştiriyorum. Profesyonel yelkenciyim. Denizin şifa veren gücünü eğitimlerimde kullanıyorum. Pozitif dergisinde de farkındalık ve yaşam ile ilgili özel röportajlar ya da yazılarla yaşam amacıma hizmet ediyorum.
Yaşam amacım; farkındalıkla hayatı yaşayan bireyler yetiştirmek’ olduğunu ifade ediyorsunuz… Bu amaçla yazarlık, eğitmenlik ve danışmanlık gibi hizmetler veriyorsunuz. Hayatına dokunduğunuz bireyler/kurum yetkililerinden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok şükür tepkiler bana ilham oluyor. Değişen hayatlarla elde edilen kazanımlar ve kurumlarda bakış açılarının farklılaşması benim de hayatıma güzellikler getiriyor. Yaşamlarına dokunduğum kişiler farkındalıkla ve sevgiden seçimlerini yaptığı sürece huzur, bereket gelir. Güzel kapılar açılır. Ancak korku, endişe ve iyi niyet barındırmayan seçimler ise karanlığa götürür. Kurumlarda özellikle bilinçaltı ve olumlu düşünce gücü eğitimlerim çok iyi dönüşlerin alındığı konular. Çünkü kurum çalışanları ne kadar olumlu bakış açısına sahipse o kadar çözüm odaklı, yaratıcı ve enerjisi yüksek kurumları oluşturuyor. Verimlilik artıyor. Dünyamızda yaşanan son gelişmelerle bu konu daha da önemli olacak. Değişime ayak uyduramayan, farkındalıkla yola çıkmayan ve olumsuz düşünce döngüsünde olanları ise başka bir süreç bekliyor.
Özellikle dünyayı etkisi altına alan Corona virüsün ardından sizlere çok fazla iş düştüğü kanaatindeyiz. İnsanları bu dönemde bir gelecek kaygısı ve dünyada yaşamın nasıl konuşlanacağı düşüncesi sardı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçmişte ve gelecekte yaşayanlar şu anı kaçırır. Elimizden gelenin en iyisini yapıp gerekirse yön değiştirip hayata uyum sağlamayı öğrenmeliyiz. Yani hayatın getirdiklerini kabul etmeliyiz. Bunun yolu da çalışmaktan ve inanmaktan geçer. Hem kendimize hem de yaradanın bizimle olduğuna dair inançtan bahsediyorum. Hayatın üstünde değiliz. Olanı kabul edip yönümüzü çizmeliyiz. İnsanları artık bu yeni döngüde kendilerine dönüp bir bakmaları, sorgulamaları ve hedefleri için neleri değiştirmek neleri kazanmak gerektiği konularını düşünmeleri lazım. Nehir daima doğduğu yerden ileriye akar. Bunu unutmadan çalışmalıyız. Ne olacağını kim bilebilir ki? Bu soruyu sorup zaman kaybetmek yerine var olan gerçekleri görmeli. Yaşamdan ne istiyorum? Bu süreçte ne öğrendim sorularını sormalı herkes kendine. Artık ‘mış gibi’ yapıp yaşamak, çalışmak değil gerçekten ne yapıyorsak kalbimizle isteyerek yapmalıyız. Her günün kıymetini bilerek. İşimizin, sağlığımızın değerini bilerek ve şükrederek. Belki de sil baştan yapacak pek çok kişi hayatını. Hayata geliş sebebimizi hatırlamalıyız.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyenlerin sayısı oldukça çoğaldı. Gelecekte ülkeler, ekonomi ve sektörel farklılıklarla yeni doğacak iş kolları nasıl olacak?
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kesinlikle. Dijitalleşmeye uyum sağlayan sektörler bu süreci hızla fırsata çevirecek. Aynı durum ülkeler için de geçerli. Dünyada tek bir üretim merkezi olan Çin’e bağımlı olma konusu yeniden yapılanacak. Türkiye açısında bakarsak bunu fırsata çevirebiliriz. Avrupa’nın üretim merkezi olabiliriz. Perakende, finans, spor ve eğitim gibi sektörlerde temelde değişim olacak. Ruh-beden-zihin bütünlüğünü sağlayan ve destekleyen her türlü konu, ürün çalışma ön plana çıkacak. Tabi ki en önemlisi hangi sektörden olursa olsun işini iyi yapan, iyi enerjide olanın ayırımı da çok net ortaya çıkacak. İnsan kaynakları sürecinin de değişime uğraması gerekiyor. Tabi ki donanım, bilgi önemli. Ancak bu yeni dönemde enerjisi, isteği yüksek, olumlu düşünen kişileri keşfetme yolları aranmalı. Her sektörde beyaz, mavi yaka ayırım yapmaksızın faydanın, insanın, motivasyonun temel olduğu çalışmalar hayata geçirilmeli.
Olumlu düşünme eğitimlerinizi bu dönemde nasıl veriyorsunuz? İnsanların düşünce sistemini değiştirmek için ne kadar bir zamana ihtiyaç oluyor?
Bu süreçte bireysel ya da kurumsal online platform üzerinden gerçekleştiriyorum. İlk iki bölümde bilinçaltı, beyinin çalışma sistemi, bilimsel olarak olumlu düşünce etkilerinin verilerinden oluşan teorik bilgiler veriyorum. Ayrıca merkezi sinir sistemini dengeleyici ve günlük hayatta herkesin kolaylıkla kullanabileceği ritüelleri de paylaşıyorum. Özellikle bu dönemde sadece sağlıklı beslenmek stres seviyesi ve bağışıklık sistemi için yeterli değil. Mutlaka nefes egzersizleri ve sinir sistemini dengeleyici çalışmalar da yapmak gerekiyor. Bununla birlikte sindirim sisteminin stresle bağlantısı ve enerji frekanslarını yükseltmek için yapılması gerekenleri de paylaşıyorum. Herkesin hikayesi farklı olduğu için bundan sonraki bölümde yine online platform üzerinden bireysel olarak eğitime devam ediyoruz. Kişilerin mevcut düşünce kalıplarını çıkarıyoruz. Aslında bütüne bakıldığında bunlar çalıştıkları kurumların da düşünce kalıplarını oluşturuyor. Eğer bir kişi ne kadar donanımlı olursa olsun düşünce kalıplarında başarı, hedefe ulaşma gibi konularda olumsuzluk varsa sıkıntı yaşar. Bu kalıplar bilinçaltı sistemimde olduğu için çoğu zaman kişiler farkında olmuyor. Hayatlarında ise tekrarlanan olumsuz gelişmeler devam ediyor. Eğitimin ilk bölümünde zaten pek çok farkındalık yaşanıyor. Bu nedenle şu ana kadar katılan bütün katılımcılar önemli değişim içerisine girip büyük bir istekle eğitimlere devam ettiler. Çünkü hem iş hayatları hem de özel hayatları için faydayı görüyorlar. Değişen dünyada geçmiş olumsuz düşünce kalıplarından kurtulan ve olumlu düşünüp enerjisini yükselten insanlar istedikleri hayata işe kavuşacak. Aynı şekilde bu tür kişileri seçen kurumlar öne çıkacak. Kurumların verimliliği artarken mali yetleri düşecek. Çözüm odaklı, enerjisi yüksek iletişimi güçlü, olumsuz çatışmalardan uzak sadece işe odaklı ve yaratıcılıkları artan çalışanlar kurumları başarıya götürebilir. Yeni sistemde bu tüm sektörlerde geçerli olacak çok net bir mesaj.
Gelecekte insanların tercihleri ne yönde değişecek? Corona virüs ile ortaya atılan iddialar ve insanlar üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılan projeler için düşünceniz neler? Siz iddialara inanıyor musunuz?
İnsanların bir kısmı korku, endişe kaygı frekansında kalırken bu süreçte dönüşümü sağlayanlar sevgi, sadelik ve yüksek enerjiye geçecekler. Dönüşümün yolu ise farkındalıktan geçer. Bu dönemde kendini, hayatını sorgulayan ve doğru cevapları bulanlar tercihlerini değiştirecektir. Ben açıkçası virüs konusundaki iddialarla vakit kaybetmek yerine değişen dünyada önce kendim sonra yetiştirdiğim çocuklar, danışmanlık yaptığım kişiler için neler yapmalıyım konusuna odaklandım. Herkese de bunu tavsiye ederim. Cevabını bilmediğimiz ve hiçbir zamanda tam olarak öğrenemeyeceğimiz sorular gereksiz zaman kaybı diye düşünüyorum. Orta ve uzun vadede insanların pek çok konuda yaşam tarzları değişecek. Konut yönünden bakarsak bahçeli ya da teraslı evlere tercih artacaktır. Büyük şehirler dışında yaşam yerlerine ilgi artabilir. Uzaktan çalışma birçok kurumda cazip hale gelebilir. Bu süreçte insanların başkalarının hayatını değil kendi hayatlarını yaşamak için bu dünyada olduğu gerçeği yeni açılımlara neden olabilir. İnsanlar gerçekten sade, doğada ve verimli zaman geçirdikleri kişilerle olmak isteyecek. Pandemi bunu çok net gösterdi. Çin’de boşanmaların artması ve pek çok ülkede de benzer durumlar ilişkileri de sorgular hale getirdi.
Türkiye’nin bu pandemide aldığı tedbirler ve kurumlar arası iletişim dahil çalışma sistemini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de alınan tedbirleri son derece yerinde ve zamanında buluyorum. Kurumlar arası iletişimde buna güzel bir uyum sağladı. Ülke olarak zor zamanlarda ne olursa olsun birlik olmamız bizim en büyük avantajımız. Değerlerimiz ve özümüz bunu gerektiriyor.
Gençlerimizin eğitim hayatı konusunda kendilerini geliştirmeleri açısından önerileriniz var mı?
Gençlerimiz bizim geleceğimiz. Piri Reis Üniversitesi’nde öğrencilerime de her derste tekrarladığım bir paragraf var. Hayatınızda sevgi ve şefkat yoksa sağlık da olmaz. Elinizden gelenin en iyisini yapın, araştırın, çalışın. Bilgiye ulaşmada her türlü imkan var. Ancak şunu unutmayın. Yaşam amacınızı belirlemeden çıktığınız her yolda esen rüzgarla bir yerlere savrulabilirsiniz. Sevgiyi, iyi niyeti, çalışmayı seçin. Üretin. Hayal kurun. Daima ileriye bakın. Bolluk yarattığınızda o bolluğun size de geleceğini bilerek paylaşımcı olun. Cesaret kalpten gelir. Aklınızı ve kalbinizi ‘bir’ edin.